Bir süredir bitki
bazlı besleniyorum ve bununla ilgili bir kaç şeyi paylaşmak istedim.
Öncelikle bitki bazlı beslenme nedir, vegan ve vejeteryan beslenmeden farkı
nedir çok kısaca açıklayayım.
Vejeteryanlar, tavuk, domuz, koyun, keçi, inek, hindi, balık gibi
herhangi bir hayvansal et ürününü yemezler ancak hayvanlar tarafından
üretilen yumurta süt gibi ürünleri yerler.
Veganlar, hem herhangi bir
hayvanın etini hem de herhangi bir hayvan tarafından üretilen bir ürünü
yemezler. Ancak, içinde hayvani ürün bulunmayan işlenmiş ürünleri de yerler.
Bitki bazlı beslenenler (whole food plant base diet) ise veganlar gibi hiçbir hayvansal ürünü yemezler, bitkileri mümkün olduğunca olduğu
gibi koruyarak, minimum işlemden geçirerek ve katkı maddesi kullanmadan
beslenirler. Vegan bile olsa marketlerde satılan işlenmiş hazır ürünleri tercih etmezler. Yediklerinin %90’ı taze meyvalar, sebzeler, baklagiller,
kuruyemişler, tohumlar gibi bitkilerden gelir. Yağ kullanımı azdır.
Bitki bazlı
beslendiğinizi söylediğinizde insanlardan gelen soru genelde peki proteinleri
ve aminoasitleri nerden alıyorsun sorusu oluyor. Eskiden ben de sadece
hayvansal ürünlerle bunların alınabileceğini sanıyordum ancak 1 yıl süren
araştırmalarım, okuduğum bir sürü makale ve izlediğim birçok belgeselden sonra
bunun bir mit olduğunu anladım. Önerilen tek şey ek olarak B12 vitamini
almak.
Benim
(whole food plant base diet) bitki bazlı beslenmeye geçmem biraz kendiliğinden
gelişen bir süreç içinde oldu. Son zamanlarda et ve süt ürünlerini
azaltmaya başlamıştım. Süt içmeyi zaten sevmezdim ancak süt ürünlerini seven
biriydim. Eti ve süt ürünlerini azaltıkça baklagil ve sebzeleri arttırdım, ayrıca
sabahları juice veya smoothie de hazırlamaya başladım. Bir yandan da doğru
beslenmeyle ilgili bir çok belgesel izliyordum. Bedenimi gözlemliyordum.
Juice içtiğimde ve salata yediğimde çok mutlu oluyor gibiydi. Sanki beynim
açılıyor ve kendimi daha hafif hissediyordum. Başlangıçta amacım sağlıklı
beslenmekti. Ancak sonra farkettim ki sağlıklı olmaktan daha ötesi var. Süt ve
hayvan ürünlerini tükettiğimizde hem hayvanlara hem de çevreye zarar veren bir
sistemi farkında olmadan destekliyoruz. İzlediğim bir videodan sonra bu
farkındalık idrak boyutuna dönüştü. Gördüklerim karşısında oldukça
sarsılmıştım, nasıl bu kadar aptal olabildim, bu açıdan nasıl göremedim dedim
ve ağlamaya başladım. Hayvanlar için üzülüyordum ancak onları kendi sağlığımı
düşünerek yemeğe devam ediyordum. Sonra ne yaptığımı fark ettim. Hayvanları
köleleştiren, eziyet eden,
öldüren, tecavüz eden,
zorla hamile bırakan, zorla bebeklerini ellerinden alan, onları ilaca boğan, bu
sisteme dayanamayıp ölen hasta kardeşlerini yeme dönüştürüp tekrar onlara
yediren bir sisteme destek oluyordum. Üstelik sadece hayvanlara eziyetle etmekle kalmıyor, binlerce ağacın kesilmesine, suyun, havanın, toprağın kirlenmesine kısaca dünya anamızın hasta olmasına da neden oluyordu bu sistem. Nasrettin
hocanın fıkrası gibiydik, oturduğumuz dalı kesip düşmemize az kalmıştı. Bunu farketmemle birlikte once şok
yaşadım, sonra beynime sanki format atıldı ve beslenme şeklim kendiliğinden
değişti. Aslında hayata bakışım değişti. Bu daha sağlıklı olmak için
seçilen bir yoldan ziyade tüm canlıların özgürce yaşamalarına duyulan saygıya, gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakma isteğine, bu istekle ayaklanıp kendi dünyamda ne yapabilirimin heyecanına dönüştü. Herşey kendi dünyamızda yaptığımız küçük değişimlerle başlar.
Ne
yediğimiz sadece bedenimizi ve zihnimizi değil tüm dünyayımızı da etkiliyor.
Herşey birbiri ile etkileşim halinde. Aslında daha üst boyuttan bakacak olursak
Matrix filminde denildiği gibi bir kaşık yok. Bir diğerine yaptığımızı
sandığımız şeyi aslında kendimize yani bize yani bütüne yapıyoruz. Dışarıda
gibi görüp rahatsız olduğumuz şeye gerçekten bakıp onun bizdeki yansımasını
görebildiğimizde değişim de kendiliğinden başlıyor. Siz de daha farklı bir
açıdan bakmayı denemek isterseniz aşağıdaki filmleri izlemenizi öneririm. Beni etkileyen
o konuşma videosu ve ondan once izlediğim belgesellerden birkaçının adı şöyle;
·
Forks over knives belgeseli
·
Fat sick and nearly dead belgesel
Bitkisel beslenmeyi
Türkiye'de destekleyen doktorlar da var. Bunlardan biri Dr.Murat
KINIKOĞLU. Kendisi Kardiyolog-Kalp ve İç
Hastalıkları Uzmanı, beslenmeyle ilgili önerilerini
görmek için şu siteye göz
atabilirsiniz;
http://www.doktormurat.net/video/9/beslenme
Aşağıda da protein ve
aminoasitler için hangi bitkilerden yararlanabileceğimizi gösteren bazı
bitkiler var.
Sistem, hayvansal
gıda, hayvanlar için üretilen yemler, ilaçlardan oldukça fazla para kazanıyor.
Bunun havaya, toprağa, ormanlara, sulara, insanlara olan zararı o kadar büyük
ki. Küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden biri. Günümüzde insanların en çok
hastalandıklara konulara bakın. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, obezite,
kanser, vs.. Hayvansal gıdalar bu hastalıkların gelişimini hızlandırıyor,
hayvansal gıdalar kesildiğinde hastalığın ilerlemesinin durduğu, gerilediği ve
hatta ortadan kalktığı görülüyor. Oysa bu hastalıklardan dolayı doktora gittiğimizde
bunun için bize verilen şey genelde ilaçlar ve ömür boyu kullanacağımız söyleniyor. Çoğunlukla ne yiyip içtiğimiz nasıl yaşadığımız bize sorulmuyor. Bir ilacın yan etkisi için başka bir ilaç veriliyor, sonra o bedenimizde başka
bir hastalığa neden oluyor ve iyileşemediğimiz gibi aksine daha da hasta
oluyoruz. System iyileştirme üzerine değil ömür boyu ilaç satma üzerine
kurulu. Oysa çözüm o kadar basit ki. Sağlıklı beslenin, spor yapın, iyi uyuyun,
aşık olun, birilerini ve birşeyleri sevin, yeni şeyler öğrenin ve deneyin,
gezin, güzel dostlar edinin, gülün, eğlenin, kısaca yaşayın.. Emeğinizi, maddi
ve manevi gücünüzü hastalanıp iyileşmeye çalışmak yerine doğru yere kanalize
edin. Zaten herkes çok uğraşıyor bir şekilde hayatın içinde. Önemli olan
hareketin ve odağın istenilen hayata odaklanması istenilmeyene değil…
Sistem, bizleri yetersiz, başarısız, eksik, kusurlu, hatalı hissettirme üzerine kurulu. sistem rekabeti ve hırslı olmayı önerir hep. Diğerleri vardır sisteme göre, ve o diğerleriyle karşılaştırır sizi, yargılar, yarıştırır. Diğerlerinden onay almanızı ve kabul edilmeniz gerektiğini öğütler. Çaktırmadan kıtlık ve fakirlik bilinci aşılar ki sistemin istediği yolları takip edin, ev araba alın, sertifikalar alın, kıyafetler alın, çok tatil yapın, çok yiyip için. Kendinizi zengin hissedin paranız olmasa da sisteme borçlanarak. Borçlanarak harcayanları çok sever sistem. Farkında olmayız çoğu zaman ve hayat bu sanırız. Sorgulamayız bize dayatılan değerleri, öncelikleri. Hergün binlerce bilinçaltı mesajına
farkında olmadan maruz kalıyoruz. Reklamlar, filmler, gazete haberleri,
çevremizdekilerin konuşmaları, aldığımız eğitim, bizlere verilen hedefler vs.
Neden? Çünkü eksik ve kusurlu olan kendini tamamlamak ister, kendini olduğu
gibi tam, bütün ve mutlu hissetmez. Bunun için alışveriş yapar, rejim yapar, bağımlılık
yapan alışkanlıklar edinir (bir şekilde kendini cezalandırır eksik ve hatalı
olduğu için), kendini değersiz
hissettiren ilişkiler yaşar farkında olmadan, köle gibi çalıştığı işler bulur
vs.. Oysa hepimiz bir bütünün parçası, tam, yeterli, aynı değerde ve önemde,
her birimiz bir diğerinde olmayan farklı bir özelliğe sahip varlıklarız. Puzzle’ın
bir parçasıyız, bir parça olmadan puzzle tam olmaz. Herkesin kendi olabildiği,
en yüksek potansiyeline ulaşabildiği bir dünya düşünün. Bu dünyada kim kimi hor
ve aşağı görebilir, kim kime sen farklısın diyebilir, olan sadece olandır. Ayrılık bilincinin, tarafların olmadığı bir dünyada kavga, çatışma veya savaş olur mu? Böyle bir dünyada sadece her bir parça bir diğeriin değerini ve önemini bilir, ihtiyaçları için alışveriş yapar, üretir,
paylaşır ve destek olur. Yani, sistemin
bizlere ne yaptığını farketmemiz gerekiyor.
Bunun için de aşağıdaki filmleri
seyretmenizi öneririm. Seyrettiğiniz herşeyi kabul etmeniz gerekmez,
muhtemelen hepsi doğru da değildir, ancak sistemin işleyişi hakkında fikir vermesi
açısından seyretmeye değer.
www.zeitgeistmovie.com
Zeitgeist: The Movie -
2007
İnsanların büyük
şirketler, kurumlar ve hükümetler tarafından nasıl kontrol altına alındığını,
manipule edildiğini anlatıyor.
Zeitgeist: Addendum -
2008
Yaşanmış ekonomik
olayları, ütopyaları değerlendiriyor
Amerika dünyayı nasıl yönetiyor, CIA\'de yıllarca çalışan
ekonomik tetikçiler. Kimlere, hangi devlet başkanlarına nasıl rüşvet
yedirilmeye çalışıldı?Kabul etmeyenler nasıl
devrildi, öldürüldü? Bizi yiyip bitiren sistemden kurtuluş yolları.
Zeitgeist: Moving
forward - 2011
Günümüz ekonomi
sisteminin tasarrufa değil daha fazla tüketime dayandığı vurgulanıyor. Bu
sürecin sürdürülebilir olmadığı ve artık sonunun yaklaştığı belirtilirken,
çözümün “Kaynak Tabanlı Ekonomi” yaklaşımı olduğu üzerinde duruluyor.
Son olarak şunu
söylemek istiyorum. Bitki bazlı beslenmek doğal beslenmeye giden yollardan biri
olabilir ancak bu doğal besleniyoruz demek değildir. Bir metoddur, akıl
süzgecinden geçer ve bir varsayımdır. Doğal beslenmeye giden yolda bir araç veya basamak olabilir, bizleri bir sonraki basamağa taşıyabilir vs ancak kişinin kendisi doğal olduğunda ve akıl
süzgecinden geçirmeden yani iyi güzel kötü çirkin lezzetli tatsız tuzsuz
yararlı zararlı vs gibi yorum/yargı'da bulunmadan yaşadığında yediği herşey
içgüdüsel olarak seçtiği ve ihtiyacı olan ve destekleyendir. Bu seçtikleri arasında belki et de olacaktır bunu hiç bilemiyorum. Şuanki bilgimle bunları söylüyorum ve bunlar da zamanla değişebilir, daha öncekilerin değiştiği gibi. Şu anda bitki bazlı beslenmekten dolayı çok mutluyum ve faydalarını da yaşayarak görüyorum.
Özetle, kişi doğal
olmadan, doğa ve doğal gıda ile bir olmayı öğrenmeden doğal besleniyor
denilemez. Kişi kendisi doğal olduğunda doğal gıdayı içgüdüsel olarak seçer, gıdanın gerçek tadını alır, ekstra karmaşık pişirme
tekniklerine, soslara, tatlandırıcılara ihtiyaç duymaz. Tüm bunlar tat almayı
henüz beceremediğimiz, doğadan ve doğamızdan uzaklaştığımız için oluşan
arzulardır.. Kişi doğal olduğunda beslenmenin sadece besinle de olmadığını farkeder, diğer yolları da keşfeder ve yaşar. Bedenimiz doğru çalıştığında zaten ihtiyacımız olan enerjinin çoğunu üretmektedir, ayrıca nefes ve düşünce gücü, kalpte yaşamak ve bilmediğim pek çok diğer şey de bizi besler. Konu da böyle uzar gider :)